Bazı eserler vardır; kitap, tiyatro yada film. Yaşarken ıskalamamamız gereken. Zaman geçirmek değil de bize gerçek anlamda birşey katan. Öyle veya böyle bir şekilde hayatımıza veya bize dokunan. İşte biz o filmleri sizler için seçtik ve klasik bir konu yada özet anlatım yapmadan, neden izlemeniz gerektiğini yazdık.
EL HOYO - The Platform
Yaşadığımız dünya düzenine çarpıcı bir bakış The Platform. Neden ve nasılı çok sert ve acı bir gerçeklikle anlatmayı başarmış senaryo ile karşınıza çıkıyor.
Bulunduğumuz dünyada yaşamı, adaleti, var oluş sürecimizi romantik bir şekilde süslenmiş detaylardan uzak ve farkındalıkla görmek istiyorsanız bu filmi kesinlikle izlemelisiniz. Filmin sonunda “biz ne yaşıyoruz ya! Diyerek sert bir aydınlanma yaşayacağınız garanti.
Üzgünüz ama öyle veya böyle “yaşam” denilen şey tüm çıplaklığı ve özeti ile tam da bu film aslında. Kaçıncı kattaki oyuncu sizsiniz orasını bilmiyoruz tabi. Üst kattaki şanslılardan mısınız? Yoksa alt kattaki şanssızlardan mı? Yoksa orta kattaki yığınlardan mı?
Her - Aşk
Aşk’ı sorgulayanlardan mısınız? Yok sayanlardan mı? Yoksa fazlasıyla anlam yükleyenlerden mi? Aşk için iki canlı kanlı insan illaki lazım mı? Aşk için, sevmek sevilmek için kimseye ihtiyacınız yok desek?
Kendi aşkını yaratabilsen yaraların iyileşir miydi? Aşk yaralarını iyileştirme ihtiyacı değilse nedir? Peki sanal dünya mı reel dünya mı daha dürüst ve gerçek? İnanıyor muyuz yoksa inanmak mı istiyoruz? Yaralarımız olmasaydı aşk olur muydu?
Aşk dokunmak ama neye? Bu sorunun cevabını merak ediyorsan bu filmi hayatta ıskalamış olmamalısın.
Slumdog Millionaire -Milyoner
Hani her zaman bir “umut” vardır ya, tabi bir de “neden?” sorusu hayatımızda. Yaşadıklarımıza hep bir anlam bir gerekçe ararız. Olması gerekir çünkü rastlantı deyip geçilemeyecek kadar saçma gelir hayat çoğu zaman. Her şeye değecek bir gün deriz içimizden, iyi ki diyeceğiz bir gün diye bekleriz o günü. Derler ya “bir umuttur yaşatan insanı” misali.
Her kültürde her dilde bir “sınav” inancı vardır. Bu benim sınavım der geçeriz. Hayatındaki sınavına hazırlanıyorsundur belki de farkında olmadan. Kim bilir? Yeter ki o sınav geldiğinde farkında ol ve geçmişten bir şeyler öğrenmiş ol.
Yaşadıklarından bir şeyler öğren lazım olacak. Bu cümlenin anlamı bu filmde.
V for Vendetta
İddaa ediyoruz vizyonda ya da gerçek hayatta hatta masallarda bile bu kadar karizmatik, bu kadar asi, bu kadar haklı bir kahraman ne gördünüz ne duydunuz.
Baskı ve korku dolu bir ortamda elinizden gelen hiçbir şey yoktur, çığlık atmak istersiniz onuda yapamazsınız ya, işte bunun fazlasını kendi savaşını verirken sizin yerinize de yapan biri olursa ne hissedersiniz. Ağzından çıkan her cümleyi ezberlemek istediğiniz biri o.
Peki tüm bu soğuk savaş, hesap sorma, başkaldırı ve acı nasıl bir aşka yakışır? Aşk mı güzel savaş mı kararsız kaldığınız oldu mu hiç?
Akla kazınan ve de kazınması gereken onlarca cümlesi olan şövalye ruhlu romantik kahramana ait bizim favori cümlemiz “Sapkın eski niyetler bile kutsal kitaptan çalınırken en çok şeytani oynarken aziz gibi görünürüm”
Siz de bir tanesini favori ilan etmek için daha ne bekliyorsunuz ki?
Babam ve Oğlum
Her dönemde her ailede vardı ve var olacak kuşak çatışması. Çünkü yaşlılar ellerini yakmıştır acısını bilir ama küçükler sobaya kendi ellerini kendileri değdirmeden bilemeyeceklerdir yanacaklarını. Tabi bir de küçüklerin dünyaya gelmesine nasıl karar verdiyse yaşayacakları hayata da aynı şekilde karar vermek ister insanoğlu. Ve bu uğurda hem küçük hem büyük alır acıdan payını.
Çok geç olmadan da anlaşılmaz anlaşmanın yolu. Birini yitirince kıymetini anlamanın ne kadar acı olduğunu bir de ekranlardan seyretmek istemez misiniz? Bir sevgiliyi, bir babayı, bir evladı yani koskoca bir kaybı. Ve acı olan herkesin birbirini kaybedip boşuna bir hayat yaşamış olması.
Eşkıya
“Aşk” çok filme konu oldu. “sevmek” çok hikayede anlatıldı. Ama böylesi bir anlatım böylesi bir bakış açısı olmadı. Çok derin, çok sert, çok vurucu… Hem replikler hem hikaye.
Kim daha çok sevdi diye ne bir kitabı kapattığımızda bu kadar çok düşündük, ne bir filmin bitişinde. Taa ki bu filmi izleyene kadar.
Konusunun başarısı mı? Oyuncuların başarısı mı? Repliklerin başarısı mı? Biz karar veremedik. Bir de siz bakın deriz.
Joker
“Yalnızlık” kelimesinin anlamının ne kadar büyük olduğunu iddia ediyoruz bu filmde göreceksiniz. Daha keskin daha sert daha acı bir kelime yeryüzünde yok diye düşünüyorsunuz bu filmi izlerken.
Oyuncunun başarısı ayrı karakterin başarısı ise apayrı bir konumda bu yapıtta. Yıpranmışlığı, hüznü, acıyı ve yalnızlığı ne başka bir oyuncu bu kadar güzel canlandırabilirdi ne de başka bir karakter ile bu kadar güzel anlatılabilirdi.
İnsanların hayatında, hüznünde, acısında ne kadar rolümüz var hiç düşündünüz mü? Bu filmi izledikten sonra insanlara biraz olsa da bakışınız ve tutumunuz değişecek eminiz.
Kısa hafızalı insanlar olduğumuzu düşünürsek keşke en az sene bir bu filmi izliyor olsak demeden geçemiyoruz.
Léon – Sevginin Gücü
Kiralık bir katil ne kadar masum ne kadar sevgi dolu olabilir merak ediyor musunuz? İyi ve kötü kavramlarını bu kadar net ve vurucu sorgulatan başka bir yapıt biz hatırlamıyoruz. Bir insan gerçek anlamda nasıl sevilir bunu da bu filmde göreceksiniz. Yaralarımız nasıl açılır ve nasıl kapanır? Bunun cevabı da bu filmde.
Aşk ve sevgiyi gerçek anlamda sorgulayacağınız bir seyir için bu film kaçmaz diyenlerdeniz.
Ayla
Hiçbir şey olmasa bile hayatınızda görüp görebileceğiniz en güzel en sevimli kız çocuğunu görme şansı var bu filmde. Savaşın ortasında, anne ve babası gözleri önünde öldürülen bir kız çocuğu. Sadece “öldür” emri alan ve duygularını geride bırakan askerler.
Sadece öldürmeye ve hayatta kalmaya odaklanan askerler bir kız çocuğunu ne kadar ve nasıl sahiplenir? Bir erkek kan bağı olmayan bir çocuk için neleri ne kadar hissedebilir? Bir kız çocuğu ne kadar cesur olabilir ve sevmeyi ne kadar bilebilir?
Bu filmi kaçırmak bizce çok şey kaçırmak demek.
The Green Mile - Yeşil Yol
“Gördüğüm ve hissettiğim acılardan yoruldum artık, patron”
Film boyunca geçen en acıtan cümlelerden olabilir ama durun. Herkesin farklı bir yerine dokunur ya hani kelimeler, kitaplar, filmler. Eminiz ki sizin için çok daha acı ve gerçek olan başka bir replik vardır ve bunu bulmalısınız.
Güç nedir? Güçsüzlük nedir? Asıl acı çekmek nedir? Bu sorulara başka sorular ekletecek cevaplar arıyorsanız doğru filmdesiniz.
12 Angry Men - 12 Öfkeli Adam
Kaderimiz, yaşadıklarımız nasıl oluşuyor? Etken nedir? Gerçekten elimizde mi?
Peki kararlarımızı nasıl veriyoruz? Doğrular neye göre değişiyor? Yargılama algınız değişecek. Gerek bir evde, gerek ofiste gerekse bir adliyede alınan kararları sorgulamaya başlayacaksınız. Ve düşünmeye başlayacaksınız, kime ve neye göre yaşadığınızı. Zira her zaman dürüst veya vicdanlı insanlara denk gelmiş olma ihtimalimiz yüzde kaç?
Taare Zameen Par - Her Çocuk Özeldir
Çocuk doğurmak sıradan ama çocuk yani daha doğrusu bir birey yetiştirmek sanattır diye düşünenlerdendik her zaman ta ki bu filmi izleyinceye kadar. Sonra ne mi oldu? Bu filmi izleyince düşünmeyi bırakıp emin olduk bundan.
Çocuğunuz varsa veya olacaksa kesinlikle, yoksa mutlaka izleyin diyoruz çünkü kendi çocukluğunuz için bile izlemeniz gereken bir yapıt.
P.K.
İdda ediyoruz yer yüzünde şimdiye kadar izlediğiniz veya izleyeceğiniz en eğlenceli film.
Sorgulamayı sever misiniz? Güzel o halde çünkü bolca sorusu var karakterin filmde, size sıra bile gelmeyecek?
Tabuları yıkanlardan mısınız yıkmayanlardan mısınız bilemeyiz ama bu filmde hiç önemi yok, her halükarda P.K. ile her şeyi soracaksınız, sorgulayacaksınız ve sonra güleceksiniz.
Bu arada bu bir spoiler sayılmazsa güldüğünüz kadar ağlayacaksınız da sadece sabredin. Bir komedi filmi bu kadar güzel dram ile harmanlanamazdı.
The Holiday – Tatil
Mutlu mu? Mutsuz musunuz? Daha doğrusu farkında mısınız? En doğrusu doğru yerde misiniz?
“Bir yerde yanlış yapıyorum.”
“Ben de yanlış bir şey var.”
“Her şey mükemmel olamaz.”
“Doğrusunu ben bulamıyorum.”
Bu cümlelerden bir veya birkaç tanesini söylediyseniz hayatınızda, yada söylüyorsanız hemen durun. Çünkü aşağıdaki soruyu sormanız lazım. Ve cevapların hiç birisi yukarıdaki cümleler değil zira hepsi yanlış.
“Bir şeyler yanlış ama ne?”
Evet yanlış. Yanlış yerde olabilir misiniz? İzleyin o halde.
The Hunger Games - Açlık Oyunları
Kitabı kesinlikle daha başarılı tabi fakat özellikle okumayı sevmeyenler için bile olsa seyredilesi bir yapım.
Günümüzü çok derin bir eleştiri ile konu almış bir senaryosu var. Aslında dünya üzerinde yaşadığımız sistemi “sanat” gereği biraz daha şiddetlenmiş, yoğunca tasvir edilmiş ve abartılmış bir anlatım iile görüyoruz. Aslında filmi gerçekten anlayarak izleyip sorgulayarak bitirdiğimizde aslında “abartı” değil de küçük bir özet olduğunu anlıyoruz.
Yaşadığımız gerçek dünyayı ve gerçekleri düşünün;
“Arena” tek bir alan mı gerçekten yada öyle mi olmalı? “Öldürmek” gerecekten kan akıtarak mı yapılan bir eylem? “Güç gösterisi” sadece bir eylemle mi yapılıyor? Yada “Kazanan” piyonlar sadece filmdeki gibi ve filmdeki amaçla mı sergileniyor?
Fazlası ile derin bir anlatıma ve eleştiriye daha doğrusu fısıltıya hazır olun deriz.
13 Going On 30 - Keşke Otuz Olsam
“Şimdiki aklım olsa” diye başlarız ya cümlelere. Hani kalbimizde bir yerlerde kendimize bile itiraf etmesek bile “keşke” deriz ya.
Gençlik hatalarımız vardır ya hani. Dünyayı toz pembe gördüğümüz zamanlarda yapılan.
Bu film aslında bir gençlik filmi ve kesinlikle teenage dediğimiz 12/18 yaşları arasında ders niteliğinde izletilmesi gerek bir film bizce.
Ama yetişkinler için de apayrı bir romantizm. Genç yaşlarda izlerseniz hayatınıza, orta yaşlarda veya sonrasında ise kalbinize dokunacak bir film gerçekten.
Tüm filmler orijinal dilinde izlenmesi gerekli diyen ve önerenlerdeniz ama naçizane özellikle bu filmin orijinal seslendirmesi ile izlemesini şiddetle tavsiye ediyoruz.